Ana içeriğe atla

Sanırım Huzuru Buldum

    Uzun süre kendimi manyak zannettim. Evde kimse yokken zifiri karanlıkta müzik dinlemeler, sırf ışık yakmamak için Güneş'in battığı zamanda son ışık huzmesinden bile yararlanarak pencere kenarına tüneyip kitap okumalar, havanın kapalı ve yağmurlu olduğu günler yataktan zıplayarak kalkmalar... Fakat loş ışıkta battaniyeye sarılmış, baş aşağı post-rock dinlerken insan bu halet-i ruhiyeye mantıklı bir açıklama getirebiliyor. 
    Hayır, mantıklı açıklamalarımda depresyon veya asosyallik geçmiyor. Hayır, hayır kesinlikle ergenlik de yok. 
    Bu benim huzur anlayışım. 
    Ne zaman kafamda huzuru canlandırsam kendimi gökyüzünün gri bulutlarla kaplı olduğu, yukarı baktığımda sisli ormanları görebildiğim bir deniz kıyısında buluyorum. 
    Yalıtım. 
    Güneş yalıtımlı Dünya, ışık yalıtımlı odalar, gürültü yalıtımlı müzik... Benliğim de kendisiyle başbaşa kaldığında mutlu oluyor. İşte o zaman fark edemediğim detaylar, kafamı çevirip ikinci kez bakmadığım şeyler, hissetmeyi zaman kaybı olarak nitelendirdiğim duygular aynı anda beynime hücum ediyor. Hayatım tüm saflığıyla karşımda dikiliyor ve ancak o zaman güzelliğini fark edebiliyorum. Bu da huzurumun karmaşık tanımı olsa gerek. 
    Kendinize zaman ayırın. Bunu derken kastım alışveriş veya tırnak bakımı değil. İster yolculuğa çıkarak olsun, ister kalabalığa karışarak; ya da benim gibi kasvetli ortam yaratarak. Nasıl olursa olsun, kendinizi bulun ve size anlatacaklarını dinleyin. Eminim anlatacak çok şeyi vardır, her zaman olur. Bu size huzuru bulmakta yardımcı olmuyorsa ben de twitter bio'mu değiştireceğim. 
    Böyle baş aşağı dururken beynime hücum eden tek şey düşünceler değil. Sağlıklı bir şekilde blog'a girmek için doğrulmalıyım.
    Tatilde olan/olmayan herkese iyi günler dilerim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yanlı İtiraflar

    Acının taraflısını da gördüm.     Bir yanda sözde ülkücüler çözüm süreci adı altında terör örgütü beslendiği gerekçesiyle hükümete yükleniyor, diğer yanda fanatik ana muhalefetçiler hükümete ortak olma fırsatı ellerinden kaçmasın diye sesini çıkarmadan oturuyor, hükümet yalakaları olayı hükümetin terör örgütleri ve aykırı düşünceyle savaşı olarak görüyor, malum partinin destekçileri ülke dışında yeterince kıyamet kopmuyormuş gibi ülke içini karıştırmaya, kutuplaştırmaya çalışıyor.     Kimin kimi tuttuğu, kimin nereden ne çıkarı olduğu, kimlerin hangi saçma vaatlerle bir araya getirildiği hiçbir zaman ilgi alanıma girmemiştir; hepsi lokumu yesinler.     Ama ben acının taraflısını gördüm.     Ateş düştüğü yeri yakar, doğrudur. Ama ben o ateşin dumanını uzaktan görüp ağlayanları gördüm. Ben o ateşin etrafında kutlama yapanları gördüm. Ben gencecik ölümlerin "Örgütlermiş bunlar zaten, yok etmek lazım bunları." diye anlatıldığını duydum. Ben ailesinin gözü önünde vurulan

Forever Ergen

   İki hafta önce dünya üzerindeki on altıncı yılımı doldurdum. O gün pasta, hediyeler, arkadaşlar, aile vs her şeyden öte sahip olduğum en önemli şey 16 yıldı. 16 yıl. 5840 gün.     Bu bir doğum günü yazısıdır.     16 yaşındayım. Hala okula sırt çantasıyla gidecek yaştayım. Eklemlerim ağrımadan Just Dance yapabilirim. Metroya 1.50'a binip yaşlılara yer verebilirim. Dinlediğim grupların posterlerini odama asıp okul bahçesinde kestiğim çocuğu sosyal ağlarda dedesinin burcunu öğrenene kadar araştırabilirim.     Ama tabi siz isterseniz zamanınızı ileri alabilirsiniz. Babaanne kıyafeti satan mağazalardan başlar, en yüksek topukluyu alana kadar tüm AVM'yi dolaşırsınız. Bitmek tükenmek bilmeyen bir aşk acınız olur ve hayatınızı aşk, ihtiras, entrika dolu ama bir o kadar da sıkıcı pembe diziler gibi yaşamaya and içersiniz. Ve sürpriz! Metroda oturacak bol bol yeriniz oldu.    İşte o zaman geldiğinde biz sıradan ergenler, vagonun en sonunda ayakta dururken en saçma esprilere güler

İlk İzin Günü

    Eylül ayının üçüncü gününe geldiğimizde yazmaya karar verdim bu yazıyı. Çünkü bu ayın geldiğine sinirlenenler, sinirlenenlere sinirlenenler, ve bu iki gruba sinirlenen ben; beynim zonkluyordu.     Saçma geyikler, saçma olmayan geyikler, ülke sorunları, dünya sorunları, psikolojik problemli insanlar...bazen bunlar hakkında düşünemeyecek kadar umursamaz olabiliyoruz. İşte bu zamanlar geldiğinde beyninize bir hafta bile olsa tatil yapma fırsatı vermeniz gerekiyor. Ben de benimkine okul açılana kadar izin veriyorum, ne hali varsa görebilir ve ben de bu sırada yeni şarkılar keşfeder, belim ve boynum ağrıyana kadar uyur, evin içinde bazen yürüyerek bazen sürünerek dolaşır, günde bir kitap bitirir, kendimi bir yataktan başka bir koltuğa atarım. Umarım eğleniyorsundur, sevgili beyin.    Şaka bir yana, insanların düşünmezken daha mutlu oldukları kesin. Tamamen düşünmeyip tek hücreli canlı yaşamına özenmeyi önermiyorum tabi, bahsettigim fazla kafaya takmamak sadece. Bazen daha az kafa yo