Ana içeriğe atla

Forever Ergen

   İki hafta önce dünya üzerindeki on altıncı yılımı doldurdum. O gün pasta, hediyeler, arkadaşlar, aile vs her şeyden öte sahip olduğum en önemli şey 16 yıldı. 16 yıl. 5840 gün. 
   Bu bir doğum günü yazısıdır. 
   16 yaşındayım. Hala okula sırt çantasıyla gidecek yaştayım. Eklemlerim ağrımadan Just Dance yapabilirim. Metroya 1.50'a binip yaşlılara yer verebilirim. Dinlediğim grupların posterlerini odama asıp okul bahçesinde kestiğim çocuğu sosyal ağlarda dedesinin burcunu öğrenene kadar araştırabilirim. 
   Ama tabi siz isterseniz zamanınızı ileri alabilirsiniz. Babaanne kıyafeti satan mağazalardan başlar, en yüksek topukluyu alana kadar tüm AVM'yi dolaşırsınız. Bitmek tükenmek bilmeyen bir aşk acınız olur ve hayatınızı aşk, ihtiras, entrika dolu ama bir o kadar da sıkıcı pembe diziler gibi yaşamaya and içersiniz. Ve sürpriz! Metroda oturacak bol bol yeriniz oldu.
   İşte o zaman geldiğinde biz sıradan ergenler, vagonun en sonunda ayakta dururken en saçma esprilere gülerek bir amcanın bize "Hşşş" demesini bekliyor olacağız. 
   Bu yazı tavsiyeyle değil ricayla bitecek bu sefer. Acaba gençliğinizi kullanmıyorsanız alabilir miyim? Bana sonsuz kadar lazım çünkü. Sonsuza kadar bu yaratıcı kafaya, sağlıklı ve enerjik vücuda, her sabah heyecanla uyanacak nedene, en önemlisi de ergen twitter geyiklerini güncel olarak bilmeye ihtiyacım var. Şimdiden teşekkürler. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yanlı İtiraflar

    Acının taraflısını da gördüm.     Bir yanda sözde ülkücüler çözüm süreci adı altında terör örgütü beslendiği gerekçesiyle hükümete yükleniyor, diğer yanda fanatik ana muhalefetçiler hükümete ortak olma fırsatı ellerinden kaçmasın diye sesini çıkarmadan oturuyor, hükümet yalakaları olayı hükümetin terör örgütleri ve aykırı düşünceyle savaşı olarak görüyor, malum partinin destekçileri ülke dışında yeterince kıyamet kopmuyormuş gibi ülke içini karıştırmaya, kutuplaştırmaya çalışıyor.     Kimin kimi tuttuğu, kimin nereden ne çıkarı olduğu, kimlerin hangi saçma vaatlerle bir araya getirildiği hiçbir zaman ilgi alanıma girmemiştir; hepsi lokumu yesinler.     Ama ben acının taraflısını gördüm.     Ateş düştüğü yeri yakar, doğrudur. Ama ben o ateşin dumanını uzaktan görüp ağlayanları gördüm. Ben o ateşin etrafında kutlama yapanları gördüm. Ben gencecik ölümlerin "Örgütlermiş bunlar zaten, yok etmek lazım bunları." diye anlatıldığını duydum. Ben ailesinin gözü önünde vurulan

İlk İzin Günü

    Eylül ayının üçüncü gününe geldiğimizde yazmaya karar verdim bu yazıyı. Çünkü bu ayın geldiğine sinirlenenler, sinirlenenlere sinirlenenler, ve bu iki gruba sinirlenen ben; beynim zonkluyordu.     Saçma geyikler, saçma olmayan geyikler, ülke sorunları, dünya sorunları, psikolojik problemli insanlar...bazen bunlar hakkında düşünemeyecek kadar umursamaz olabiliyoruz. İşte bu zamanlar geldiğinde beyninize bir hafta bile olsa tatil yapma fırsatı vermeniz gerekiyor. Ben de benimkine okul açılana kadar izin veriyorum, ne hali varsa görebilir ve ben de bu sırada yeni şarkılar keşfeder, belim ve boynum ağrıyana kadar uyur, evin içinde bazen yürüyerek bazen sürünerek dolaşır, günde bir kitap bitirir, kendimi bir yataktan başka bir koltuğa atarım. Umarım eğleniyorsundur, sevgili beyin.    Şaka bir yana, insanların düşünmezken daha mutlu oldukları kesin. Tamamen düşünmeyip tek hücreli canlı yaşamına özenmeyi önermiyorum tabi, bahsettigim fazla kafaya takmamak sadece. Bazen daha az kafa yo